Üçüncü ve Dördüncü Kuşak Göçmenlerdeki Etnik Kimlik Algısı ve Sembolik Etnisite

Belirli bir toplulugun uyelerini, diger topluluk uyelerinden farkli hissettiren aidiyet duygusunu karsilayan etnik kimlik kavrami, 1950’lerden itibaren gocmen gruplari isaret etmek amaciyla sikca kullanilmaya baslanmistir. Gocmen gruplarin, bilhassa kendi goc olayini yasamamis ancak aile tarihinde goc hikayesi olan sonraki kusaklarin,  asimilasyona ve kulturlesmeye maruz kalmadan etnik varliklarini ve etnik kimliklerini nasil devam ettirecekleri, etnisite calismalarinda uzerinde durulan temel konulardan biri olmustur. Bu konuda calisan onemli isimlerden biri olan Herbert Gans, 1979 yilinda orataya attigi “Sembolik Etnisite” kavrami ile , etnik kulturel uygulamalarin ve etnik organizasyonlara katilimin azalmasina ragmen etnik kimligin entisitenin temeli haline geldigini savunmustur Sembolik etnisite kavrami yaygin olarak kabul gormus bir kavram olsa da, Gans’in bir toplumda sembolik etnisitenin varliginin tespiti,  gercek bir etnisiteye isaret etmez ve sonraki kusaklarda etnik devamlilik saglanamaz yonundeki dusuncesi guncel calismalarda onemli elestirilere tabi tutulmaktadir .