Fıkıh Usulü Tarihinde Dört Temel Şerʿî Delil Tertibinin Gelişimi

2020 
Sunni fikih usulunde yaygin bir kabul olan kitap, sunnet, icmā‘ ve kiyas seklindeki dortlu ser‘i delil tertibini bir fikih usulu tarihi incelemesi cercevesinde ele alan bu calisma bu kabulun hangi evre-lerde ve ne gibi degisikliklerle ortaya ciktigini tespit etmeyi amaclamaktadir. Farkli te’lif gelenek-leri icerisinde uretilmis ve gunumuze kadar ulasmis fikih usulu eserlerinin buyuk bir bolumunu ve fikih usulu eseri olmasa da bu konuya deginen cesitli alanlardaki kaynaklar makalenin arastirma evreni olarak tanimlanmis bunlardan temsil kabiliyeti olanlar da calismada atfa deger kabul edile-rek zikredilmistir. Tarihsel tespit ve degerlendirme calismasi olarak kurgulandigindan makalede konunun hukuk felsefesi ve teorisi bakimindan ilgi cekici olabilecek boyutlari bir kismi zaten yapilmis olan baska arastirmalara havale edilerek analiz kapsamina alinmamistir. Bu makalede iki temel soru cevaplanmaya calisilmistir: Birincisi, kitap, sunnet, icmā‘ ve kiyas seklinde deliller tertibinin kabul gormesinde tarihsel olarak hangi aktorler ne oranda katki sagla-mistir sorusudur. Bu noktada kimi cagdas arastirmalarda iddia edilenin aksine Şāfi‘ī’nin bu delil tertibinde belirleyici otoriteye sahip oldugu yonundeki tezin isabetli olmadigi ortaya konmustur. Hicri ikinci ilâ dorduncu asirlarda yasayan usulculerin bu dort delili akil, acik istinbat, duyu, dil, haber, meshur rivayetler gibi farkli delillerle bir arada zikrettikleri gorulmektedir. Bunlar arasinda Ceṣṣāṣ’in sonraki donemlerin temel tartisma konusu olan kiyasin kitap, sunnet ve icmā‘ gibi bir delil sayilip sayilamayacagina iliskin yaptigi izah, kiyasin bu dortlu delil tertibinde yerini almasin-daki rasyonel zemini onemli olcude aydinlatmistir. Zira hicri besinci asirla birlikte baslayan delil kavramini kat‘i delile hasretme egilimi kiyasi deliller tertibinin disina cikarma yonunde bir sonucu dogurmus; delillerin kitap, sunnet ve icmā‘ seklinde sinirlanmasi genel kabul gorur hale gelmistir. Ancak ayni asrinda sonlarinda fakih-usulculerin kiyasin bu uc delile dâhil edilmesi gerektigi nok-tasindaki iddialari makes bulmus gorunmektedir. Bu noktada ozellikle Pezdevī ve Seraḥsī basta olmak uzere Hanefi usulculerin uc delili kitap, sunnet ve icmā‘ seklinde zikredip hemen ardindan kiyasin da dorduncu delil oldugunu iddia etmeleriyle bu uc delil kabulunu genisletmenin onemli adimini attiklarini gostermektedir. Onlarin bir akrani sayilabilecek olan ve onceleri Hanefi iken Şâfi‘i mezhebine intisap eden Sem‘ānī bize bu gecisin en belirgin tanikligini yapmaktadir. Sem‘ānī kendi doneminde sohret bulan ve Baġdādī ve Şirāzī gibi bazi Şâfi‘i fakih-usulculerin gelistirdigi anlasilan uc delili aṣl seklinde siralayarak bunun disindakileri ise ma‘ḳūlu’l-aṣl seklinde ayiran tasnife isaret eder. Ancak bu tasnif yerine fakihlerin kitap, sunnet, icmā‘ ve kiyas seklindeki sirala-malarinin daha isabetli oldugunu ifade eder. Cuveynī, Ġazālī gibi Es‘ari kelamci-usulculer de kitap, sunnet ve icmā‘ seklinde uc delili deliller basliginda zikrederek kiyasin bunlar arasinda sayilmasina karsit bir tutumu savunurlar. Ġazālī sonrasinda mantik yonelimli fikih usulu eserleri-nin fikih usulu te’lif geleneklerini onemli olcude sekillendirmesi nedeniyle kelamci-usulculerin kiyasi deliller disinda tutan ve uc temel delili one cikaran anlayisi hicri altinci ve yedinci asirlarda etkisini surdurmeye devam etmis gorunmektedir. Ancak donemin onemli usul âlimi Faḫreddīn er-Rāzī dort delil tertibinin etkisini iyiden iyiye arttirdigi noktasinda guclu bir delil sunmaktadir. Rāzī, kendi usul eserinde kelamci-usulculerin uc delil tertibini muhafaza ederken tefsir eserinde fakih usulculerin seriatin asillarini kitap, sunnet, icmā‘ ve kiyas seklinde dortlu tertibi kabul ettik-lerini soyler. Ayni zamanda acikca bu tertibi esas alarak te’lif etmemis olsa da usul eserinde hu-kumlerin kaynaklarini zikrederken bu dort delili siralar. Nitekim Rāzī acikca zikretmekten kacinsa da onun etkiledigi isimlerin baslarinda gelen takipcilerinden Beyḍāvī eserinin basinda bu dortlu tertibi kabul eder. Āmidī’nin ise selefi olan kelamci-usulculerin aksine kiyasi ser‘i delil kapsamina almaktan cekinmedigi ancak asli ve fer‘i ayrimi uzerinden kiyasi yine de fer‘i deliller kapsaminda degerlendirerek ayni cekinceyi surdugu gorulur. Hicri altinci asirda Hanefi usulculer cephesinde Pezdevī ve Seraḥsī’nin baslattigi uc arti bir seklindeki tasnifin Lāmisī, Semerḳandī, Usmendī gibi usulculer tarafindan korundugu anlasilmaktadir. Ancak hicri yedinci asirda Ibnu’s-Sā‘ātī ile birlik-te uc arti bir seklindeki tasnife de ihtiyac duymaksizin dort delil seklinde dogrudan bu tertibe isaret edilmeye baslandigi gorulmektedir. Hicri sekizinci asra gelindiginde ise bu dort delile artik el-edilletu’l-erba‘a seklinde ozel bir istilahla isaret edilmeye baslandigini Hanefi usulculerden Ṣadru’s-serī‘a ve Es‘ari kelamci-usulculerden de Ebū’s-Senā el-Iṣfahānī’nin eserlerinde gormeye baslamaktayiz. Ayni asirda Mâliki usulcu Ibn Cuzey el-Kelbī ve Hanbeli usulcu Ibn Mufliḥ'in de artik ser‘i delilleri kitap, sunnet, icmā‘ ve kiyas seklinde dortlu tertip ile vermesi bu tertibin tam olarak hicri sekizinci asirda sunni fikih usulunde yerlestigini gosterir. Ikinci soru ise ser‘i deliller icin ser‘i delil teriminin ne zaman kullanilmaya basladigi ve yerlestigi sorusudur. Bu ilme adini veren uṣūl (asillar) istilahi ilk donemlerde yaygin olarak kullanilirken zamanla buna ek olarak ḥuccet, burhān, emāre, delil gibi farkli terimlerin es zamanli olarak kulla-nildigi gorulse de bunlar arasindan ser‘i delil istilahinin zamanla daha buyuk bir kabule mazhar oldugu anlasilmaktadir. Hanefi usulculerin muhtemelen ‘Īsā b. Ebān ile baslayarak bunlar arasin-dan daha cok ḥuccet (c. ḥucec) terimini uzun bir sure daha baskin bir bicimde kullandigi gorul-mektedir. Eserinin basliginda delil kavramini kullanan Debūsī de dâhil olmak uzere Hanefi usulcu-ler Ibnu’s-Sā‘ātī'’ye kadar bu terimi tercih etmislerdir. Tipki deliller tasnifinde Hanefi usul gelene-gindeki degisiklikte karsimiza cikan ilk isimlerden oldugu gibi delil istilahini ḥuccet istilahina tercih etmek bakimindan da Ibnu’s-Sā‘ātī one cikmaktadir. Memzuc usul eserlerini siralayan muelliflerin cogunlukla ilk siralarda zikrettigi Ibnu’s-Sā‘ātī'nin bu tur bir eser te’lif etmekle nasil bir farklilik ortaya koydugu sorusuna cevap sadedinde bu iki unsurun da zikredilebilecegini bu arastirma gostermistir. Şer‘i delil teriminin fikih usulunde baskin hale gelmesinde asil onemli aktorler kelamci-usulculer olmustur. Bunlarin basinda da bu terimi eseri boyunca istikrarli bir bicimde ilk kez kullanan Ebū’l-Ḥuseyn el-Baṣrī gelmektedir. Baṣrī sonrasinda Mu‘tezili olsun Es‘ari olsun kelamci usulculer delil istilahini tercih etmisler Şâfi‘i ve Hanefi fakih-usulculer icin ise bu istilahin yerlesmesi icin birkac asir gecmesi gerekmistir.
    • Correction
    • Source
    • Cite
    • Save
    • Machine Reading By IdeaReader
    5
    References
    0
    Citations
    NaN
    KQI
    []